24 Ekim 2015 Cumartesi

TEKNOLOJİ DÜNYASINDA DÜNDEN BUGÜNE YOLCULUK


Teknoloji ile tanışmam 80'li yıllarda Libya'da bir süre iş nedeniyle kalan dayımın kolunda CASIO marka dijital bir saat ile yurda dönüş günlerine rastlar.

Saatin saat olmasının yanı sıra içerdiği farklı özelliklerinden ötürü o minicik ekran kısa bir zaman sonra tüm aile fertlerinin ilgi odağı haline geldi. Sonuçta dayım kolundaki saati bana kaptırdı.

Ekranda görülen oyunu günlerce oynadığımızı, rekor kırdıkça birbirimize haber vermek için camlarda beklediğimizi bugün bile gülerek hatırlıyorum. Rastgele düşen ve her seviyede hızlanan üçgenleri önce şekildeki gibi diziyor, sonrasında teker teker toplayarak puan artırıyorduk. LEVEL 9 falan olduğunda üçgenler o kadar hızlanıyordu ki ekranı görmeden bilinçsizce düğmelere basıyorduk.

Annemin salon penceresinden sarkmış okuldan dönen bana rekor kırdım dercesine elini yumruk yapıp sallamasını, babamın yorgun argın işten gelip bir an önce saati avucuna almasını, saatin sağ alt ve sol alt düğmelerinin içeriye göçüp tamire gitmek zorunda kaldığını unutmuyorum.

Bir süre sonra kardeşimin zorlu bademcik ameliyatına müteakiben O'nu sevindirmek için Karaköy Alt Geçidine gittiğimizi ve dönemin en popüler oyuncağı GAME & WATCH' u aldığımızı hatırlıyorum.


Fazla sürmedi kardeşim bir sabah balkonda o minik adamları bulmak adına Game & Watch'unun tornavida, çekiç vs ile açtı ve oyun bitti :)

Peşine TETRIS geldi. Bir müddet sonra uykuda bile havadan düşen kareleri yerleştirir, bir sonraki adımı zihnimizde planlar, strateji geliştirir olduk. Bugün bile milyoncu diye tabir edilen dükkanlarda tetris görünce bir tur oynayasım geliyor :)

Ben çok oynamadım ama bir çoğumuz COMMODORE 64, AMIGA, PACMAN kuşağından geçtik. Sonrasında ne zaman NINTENDOlar geldi ,JOYSTICKler önce birdi sonra ikilendi, evlerde PLAYSTATION turnuvaları başladı gerçekten bilmiyorum.





Sonra gençlik yılları, platonik durumlar, damar şarkılar, buğulu Sezen melodileri derken "Ahhhh, bir WALKMAN'im olsa" hayalleri... Şanslıydım. Almanya'dan gelen kırmızı Walkman'ime çizilmesin diye kadifeden kılıf dikmiştim :)


Harçlıklarımı biriktirip Beşiktaş çarşısından aldığım müzik kasetlerimi hala atamıyorum. Arada kaset sarar, bir şekilde çıkarıp tamir etmişliğiniz herhalde vardır. Kalem ile bir kaseti baştan sona çevirir, bazen kopan yeri oje ile yapıştırırdık. 

90'lı yıllarda bir dönem DISCMANler çıktı piyasaya. Sonrasında kasetlerin yerini şık görünümleri ile CDler aldı. Öğrenci bütçesi ile kolay sahip olunamıyordu maalesef onlara. Bir müzik setim olsun diye çok zaman bekledim. Olmadı. Çift kasetçalarım ile ne çekimler , ne kayıtlar yaptım. 




Mavi Ay dizisine bayılırdım. Cuma geceleri ekranda oynarken radyoda orjinal sesi yayınlanırdı. Ben kulaklık ile ingilizcesini dinler, ekrandan takip ederdim. Aynı dönem Beauty&Beast , Güzel ve Çirkin'i de kaçırmazdım.  Yine başucumda duran bu kasetçalarımla dinlediğim Beyaz'ın radyoda program yaptığı geceleri, tek başıma attığım kahkahaları anımsıyorum.

Üniversite dönemimde maddi olarak özgürlüğümü verdiğim özel dersler sayesinde kazanınca Carrefour'a gidip SONY bir müzik seti almıştım. 39 milyon liraydı. Günümüzde kaç liraya denk geliyor bilemedim. İyi bir şey olmalı ki şu an oğlumun odasında, her gün bangır bangır açıyor. Bizlere göre ne kadar şanslı bir nesil olduklarını her gün anlatıyoruz onlara ama yine de yoktan var etmeyi bilmedikleri için kıymet bilmiyorlar.


90'ların son yıllarında, üniversite 2 veya 3. sınıfa geldiğimde,  cep telefonu furyası başladı. O zamanki telefonlar henüz cebe sığacak kadar küçülmemişlerdi. Telsiz kıvamında SIEMENS telefonumun hakkını ödeyemem. Hala aynı GSM numaramı kullanıyorum.  PASCAL, FORTRAN gibi bilgisayar programlama dersleri alırken okul laboratuarında saatlerce oturur, klavyenin tadına varmaya çalışırdım. Karanlık MS DOS ekranı bile heyecanlandırırdı beni. Gün geldi eve de bilgisayar gerekti. Aciliyeti vardı. Bir yerden devasa  kasası olan şu an teknik adını hatırlamadığım bir çıkma bilgisayar geldi. Çalışırken elektrik süpürgesi sesine yakın bir ses çıkarıyordu. Ödevimde BASIC kullanarak çöp adam bir karakter yaratmış, hareket ettirebiliyordum. Kendimi animasyon dahisi gibi hissediyordum. 5 çeyreklik disk ile ödevi teslim ettim.
Şimdi çocuğum 4.sınıfta, SCRATCH  programında neler neler tasarlıyor. Ben sadece seyrediyorum.


WINDOWS  kullanmaya başlamam, EXPLORER 'ı keşfetmem, dönemin en yeni modeli 166 MMX HEWLETT&PACKARD marka bilgisayarımı satın almam ile gerçekleşti.

Yıllarca klavye hayali kurmuş, daktilo kursuna bile gitmeyi düşünmüş biri için ekranda yazı yazıyor olmak çok büyük bir keyifti. WORD'de yazdığım bir yazıda başlığı renklendirmiş ve etrafına hareketli bir çerçeve yapmıştım. Las Vegas ışıkları yazının etrafında yanıp sönüyordu. Acaba PRINT OUT alınca yanıp söner mi diye düşünecek kadar da saftım.  Kağıdı bastım, tabi ki yanıp sönmedi :)

Öğretmenlikte ilk  yıllarım bildiğimiz tahta tebeşirden ibaretti. Ama ne yapar ne eder en farklı renkte tebeşirler bulur ve kullanırdım. Çalışma yapraklarıma mutlaka bir farklı nesne eklerdim. Word'de hazırladığım ders notlarını asetat kağıda basıp, tepegöz ile sınıfın beyaz bir duvarına yansıttığım dersler aslında o kadar da uzak değil. Koordinat düzleminde bir noktanın önce x eksenine , sonra y eksenine ve en  son orijine göre simetriğini üst üste koyduğum asetatlarla gösterdiğim gün çocuklardan kocaman bir alkış kopmuştu :)) Neden sonra senaryolar üretip, FLASH programında animasyonlar yazmaya başladık.

İlk USB belleği Türkçe dersi öğretmeni Nilser hocamda gördüğüm gün şok geçirmiştim. Sonraki yıllar sürekli bir şeyler yenilendi ve teknoloji atağa kalktı. Asla beceremem dediğimiz bir çok uygulama hayatımıza girdi. Telefonlarımızın akıllı telefon modeline geçişi ile zaten mertlik bozuldu. Bir zamanlar ağzımız açık, defalarca izlediğimiz "Back To The Future" filminin geleceği sembol eden 21.10.2015 tarihi bile geçmiş oldu. Eminim içimizden bazıları gökyüzüne bakıp profesörü beklemişlerdir.


Aslında istediği kadar telefonunuz, sınıf tahtanız akıllı olsun, siz de onu kullanacak bilgi ve donanım yoksa bu zenginlik gösterişten başka bir işe maalesef yaramıyor. Bugün öğrencilerimle beraber buluşup PADLET sayfalarında bir konu üzerinde fikir üretiyor, sınıfta KAHOOT ile yarışıyor, PLICKERS ile eksiklerimizi görüp tekrar ediyor, SOCRATIVE ile online quiz olup değerlendiriyor, CLASSDOJO ile her türlü anımızı not alabiliyoruz. Powerpoint üzerine PREZI, EXPLEE, BLENDSPACE gibi çeşitli sunum programları eklendi. QUIVER yazılımı ile iki boyuttan 3 boyuta geçmenin heyecanını yaşıyoruz. Ders notlarımızı, dosyalarımızı GOOGLE DRIVE'da depoluyor, her çalışmamıza her yerden ulaşabiliyoruz. KHAN ACADEMY ise başlı başına bir efsane. İçine bir girdiğiniz mi kayboluyorsunuz.

Bu ve benzer uygulamalar hakkında biraz bilgi vermek gerekirse ;

PADLET, ekranda beyaz bir sayfa. Kendi tanımladığınız şifreniz ile bu sayfada istediğiniz kişilerle veya öğrencilerinizle buluşabiliyorsunuz. Tek yapmanız gereken bu sayfanın adresini ilgili kişilerle paylaşmanız.Bir panoya POST IT mesaj bırakmak gibi.Ekranda bür soru sorabilir, herkesin cevaplarını buraya yazmasını isteyebilirsiniz.   

KAHOOT öğrencilerin en sevdiği,heyecanla beklediği bir uygulama. Öğretmen önceden bir konu hakkında çeşitli sorular yazıyor. Bu soruların çoktan seçmeli cevapları var. Sınıf ortamında öğrenciler, öğretmenin verdiği bir oyun kod numarasını, GAME PIN, akıllı telefonlarına veya I PAD'e girerler. Ekranda oyun katılımcıları belirlenir. Sıra ile ekrana gelen sorulara cevap verilir. Soruyu ilk cevaplayanın ve doğru cevaplayanların daha fazla puan alarak ilerlediği oyunun sonunda sıralama belli olur. Oyuna bireysel veya grup olarak katılım gösterilebilir. 

Sevgili Uğur MERT hocamın videosunu mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. 
 

PLICKERS, son zamanların en keyifli uygulamalarından biri.  
Plickers, öğretmenler için çok yararlı, öğrenciler için ise çok eğlendirici bir uygulama. Öğrencilerin genel eksiklerini tespit etmek, konuyu pekiştirmek, sınav öncesi konu tekrarı yapmak için tercih edebilirsiniz.Yapmanız gereken tek şey bir sınıf oluşturmak ve bu sınıfa öğrencilerinizi eklemek, sonrasında ise sorularınızı hazırlamak. Plickers, her bir öğrenciye özel bir adet plickers cevap kartı hazırlayacak. Bu kartın dört yanı, dört seçeneğe işaret ediyor olacak.Kartın sağ üstünde kalan numara öğrencinin sırası, üstte kalan harf ise seçilmiş olan seçeneğe işaret etmekte. Yani öğrenci kartı üstte gözüktüğü şekilde tutarsa sorunun cevabı olarak B seçeneğini seçmiş olacak.


 Bu mükemmel uygulama için kamerası olan  bir telefon yeterli.  Öğretmen, telefon kamerasını elinde kartları tutan öğrencilere doğrulttuğunda, uygulama kendiliğinden hangi öğrencinin neyi seçtiğini algılıyor ve cevaplar Plickers üzerinden kayıt altına alınıyor.

21. yüzyıl ile testler, sınavlar, tekrarlar bile artık daha eğlenceli geliyor. 




Uğur MERT hocamın ilgili konudaki videosu ile aklınızda bu uygulama ile ilgili soru kalmayacağına inanıyorum. 

SOCRATIVE, size online quiz hazırlama, uygulama ve değerlendirme imkanı sunuyor. İstediğiniz konuda, istediğiniz tarzda (çoktan seçmeli, doğru/yanlış, eşleştirme...) sorular hazırlıyorsunuz. Öğrenciler, bu sorulara kendi oturumları ile bağlanıp erişebiliyorlar. Anlık geri bildirim alabiliyorlar. Size quiz sonuçları her türlü analizi içerecek şekilde geliyor. Hem üretmesi hem de sonradan değerlendirmesi çok zevkli. Mutlaka denemelisiniz. 



CLASSDOJO, sanal bir ajanda olarak varsayalım. Sınıflarınızı, öğrencilerinizi bu programa yüklüyorsunuz. Hepsinin devamsızlığını, ödev yapma alışkanlıklarını, kendi kriterlerinizi oluşturduğunuz puanlamalar ile öğrencilerin iyi ve kötü davranışlarını bu sisteme giriyorsunuz. Öğrencilerinizin gelişimlerini, ders içi katılımlarını buradan takip edebiliyorsunuz. Tüm bilgilere ait günlük, haftalık veya aylık raporlar alabiliyorsunuz.                                     



QUIVER, size A4 kağıt üzerinde yaptığınız bir çalışmayı 3 boyutlu olarak ekranda canlandırma fırsatı tanıyor. Geometrik cisimler konusunu işlerken aktivite olarak yapabilirsiniz.

http://quivervision.com/  siteden arzu ettiğiniz görselleri basmanız ve öğrencileriniz için çoğaltmanız yeterli olacaktır. 





Ve elbette  KHAN ACADEMY, sloganı "HER ŞEYİ ÖĞRENEBİLİRSİN!" olan tüm dünyaya ücretsiz olarak eğitim veren bir site. Khan Academy, sınıf içi ve dışında öğrenicilerin kendi hızında çalışması için, alıştırmalar, ders videoları, ve kişiselleştirilmiş bir kontrol paneli sağlıyor. Matematik, fen, bilgisayar programlama, tarih, sanat tarihi, ekonomi, ve daha fazlasını sunuyor. Matematikte öğrencinin güçlü yönlerini tespit ediyor ve öğrenmedeki boşluklarını belirliyor, gelişmiş teknolojiyi kullanarak ana sınıfından ileri matematiğe, öğrenicileri yönlendiriyor. NASA, Modern Sanat Müzesi, Kaliforniya Bilim Akademisi, ve MIT ile ortak çalışarak özelleştirilmiş bir içerik sunuyor.  
Tüm bu anlatılanlardan sonra şunun da farkına varalım. Teknoloji kullanmak iyi pişmiş kaliteli bir yemeğe farklı bir lezzet katmak gibidir. En önemli şey işini iyi bilen, işini seven, kendine güveni olan öğretmenler olmamız. Gelecekten teknoloji adına korkmaya gerek yok, öğretmenin saygı duyulan, donanımlı olmamasından korkmalı.

Unutmayın, bilgi ve tecrübe paylaşıldıkça çoğalır. 
Sizin de kendinize deneyimlerinizi paylaşabileceğiniz ortamlar yaratmanız dileklerimle... 

13 Eylül 2015 Pazar

BİR ZAMANLAR "X"


Bu yazı, şimdi başarıları ile gurur duyduğum, hala görüştüğüm bir öğrencime sene sonunda hediye olarak hazırladığım, O'na hitaben yazdığım trajikomik bir hikayedir.




BİR ZAMANLAR "X" MATEMATİK DERSİNE GİRMEDEN ÖNCE ...









"X", ÇAKTIRMADAN ARKALARDA BİR YERLERDE SÜRÜNEREK DERSTEN KAÇIYOR. 





EVDE BİRİLERİ "ÇALIŞ OĞLUM" DEDİKÇE, "X" DERHAL ORTADAN KAYBOLUYOR. 





"X" ZAMANLA BU İŞİN İÇİNDEN BU ŞEKİLDE ÇIKAMAYACAĞINI ANLIYOR.



"X", PROGRAMLI ÇALIŞMADIĞI TAKTİRDE ETRAFINDAKİ BOMBALARIN TEKER TEKER PATLAYACAĞINI DÜŞÜNÜYOR. 








"X", ARA KARNESİNİ ALINCA UFAK ÇAPLI BİR SARSINTI GEÇİRİYOR. 







"X", ANNE VE BABASININ NOT TOPLANTISINDAN DÖNDÜKLERİ ZAMAN KENDİSİNE SUNACAKLARI TERCİHLERİN ARASINDAN HANGİSİNİ SEÇECEĞİNİ DÜŞÜNÜYOR.





"X"’NİN ARTIK ÇALIŞMAK GEREKTİĞİ KAFASINA “DANK “EDİYOR ...








"X", TÜM PARÇALARI BİR ARAYA GETİRMEK İÇİN PLAN YAPMAYA BAŞLIYOR .









"X", İLK DOĞRU KARARINI HER ŞEYDEN ÖNEMLİ OLAN ŞEYİN “DERSTE ÖĞRETMENİNİ İYİ DİNLEMEK” OLDUĞUNU BULARAK VERİYOR .









 "X" ÇALIŞIYOR, DERSE KATILIYOR. 


"X", ARTIK KONULARI BİLİYOR FAKAT ÖNÜNDEKİ PARÇALARI BİR ARAYA GETİRMESİ İÇİN ORGANİZE OLMASI GEREKİYOR, BUNUN İÇİN ARA SIRA “UÇUŞA” GEÇİYOR.





"X", BİR ZAMANLAR YANINDAN BİLE GEÇEMEZKEN MATEMATİK SINAVINDAN 80 PUAN ALARAK  5‘İ KAÇIRIYOR.











RESİM 1’DEKİ "X" ARTIK MATEMATİK DERSİNE BU RUH HALİYLE GİRİYOR.



HATALARINI ANLAYAN, DÜZELMEK İÇİN ÇABA GÖSTEREN "X" SENE SONUNDA ÇALIŞMALARININ KARŞILIĞINI ALIYOR,BAŞARILI BİR KARNE GETİRİYOR  VE GÜZEL BİR TATİLİ HAK EDİYOR...




Öğrenciye rol model olmak, ona başaracağı konusunda güven vermek, hatalarından ders almasını sağlamak ve her anlamda destek vermek şüphesiz biz öğretmenlere düşüyor. Küçük yaşlarda edindikleri bu ve benzer tecrübeler hayatın basamaklarını çıkarken onlara ışık tutuyor, güç veriyor. Ne mutlu bu fırsatı yakalama imkanı bulan öğretmen ve öğrencilerine... 






8 Eylül 2015 Salı

Nerden çıktı bu MATEMİNO?


Kendimi bildim bileli puzzle yaparım ben. Almanya'da doğmuş olmam daha çok küçük yaşlardan itibaren zengin bir yap boz koleksiyonumun olmasına imkan sağladı bana. Her ne kadar ben beş yaşında iken annem ve babam Türkiye'ye kesin dönüş yapmış olsalar da yine de uzun yıllar orada yaşayan yakınlarım bana getirdikleri oyuncak ve  materyaller ile beni ve ruhumu zenginleştirdiler.

O zamanlar saatlerce oturur, kardeşim sayesinde birbirinin içine girmiş farklı görsellere ait puzzle parçalarını önce ayıklar, sonra olmayan kutularına rağmen çözmeye çalışırdım. Çözerdim de... O zamanların meşhur kahramanı TİPİTİP sakızlarını çiğner, içinden çıkan minicik kağıtlardan figürleri keser, kibrit kutusunda saklardım. Tamamlandığında mozaik görüntüsü oluşan karesel levhalara "ministeck" ler döşer, binlerce parçayı ayıklar, renklerine göre gruplardım. Hiç sıkılmadan bu ince detaylarla uğraşıyor olmam şimdiki aklım ile düşündüğümde bana hala zevk veriyor. 


Genç kızlık dönemimde ördüğüm bileklikler, işlediğim kanaviçe tablolar, annem ile beraber yaptığımız kurdele ve boncuk işleri de yine aynı güdüden beslenen ve emek olup ortaya çıkan eserlerdi.
kurdele işi
yemeni üzerine boncuk işi


Bir kaç senedir matematik derslerimde zaman içinde ürettiğim bir çok ders materyalini kullanır olduğumu fark ettim. Farkında olmadan hobim mesleğimin bir parçası olmaya başladı. "Mesleğini hobileri arasından seçenler hiç işe gitmezler" diye bir laf vardır. Bende de bu durum gitgide şekil almaya başladı. İlerde fırsatını bulduğum ilk anda eğitim materyali geliştirme konusunda bir alana yönelmeyi planlıyorum. Evet sınıfın içinde olmak, öğrencilerle paylaşmak, onlarla keşfetmek ve öğrenmek mükemmel bir his ancak diğer taraftan onların zevk alacağı, keyifle kullanacakları materyalleri üretmek bence daha da çoğalmak ve evrenselleşmek demek. 
5 çeyrek floppy disket

Günümüz teknolojisi artık eğitimi çok farklı kanallardan almaya imkan sağlıyor. Dağarcığımıza her gün yeni kavramlar ekleniyor. Üniversite mezuniyetimde "5 çeyrek" disket ile ödev teslim ettiğimi, sonraki yıllarda her türlü bilgiyi disketlerde sakladığımı, ilk USB belleği sevgili Nilser hocamda gördüğümde şok geçirdiğimi çok iyi hatırlıyorum. MSDOS'un siyah beyaz ekranından Windows'a geçmek, ICQ kanallarında sohbet etmek günümüz Facebook sayfasında dolaşmaya benzer. Tüm bu gelişmelere ayak uydurmaya çalışırken sınıflarda öğretmenin ve öğrenmenin rolü de elbette farklılaştı. Bu konuda eğitimciye çok fazla sorumluluk düşüyor. Dijital ortamda her şeyi çok çabuk almaya, kazanmaya hatta tüketmeye meyil eden kişilikleri dizginlemek, yoldan çıkarmadan ve özünden uzaklaştırmadan ilerlemelerine fırsat vermek gerekiyor.

Bu fikirler ile kendi yağımda kavrulduğum bir dönemde Türkiye Matematikçiler Derneği (MATDER) tarafından Mayıs 2014 tarihinde Ankara TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi ev sahipliğinde bir proje yarışması düzenlendi. "SOMUT ÖĞRETİM MATERYALİ GELİŞTİRME" konulu yarışma ilanını gördüğüm anda çok heyecanlandım. Elimde bir çok çalışmam hazırdı bile. Sadece hangisi ile katılım göstermemin fark yaratacağına karar vermek zorunda olduğumu düşündüm. Yakın geçmişte kurguladığım matematik ve domino kelimelerinden ismini "MATEMİNO" koyduğum çalışmam tüm yönergelere uyuyordu. Başvurumu yaptım ve kabul edildim. Çalışmamı daha da zenginleştirme fırsatı buldum. Yarışma günü geldiğinde ve sergimi açtığımda sonucun çok da uzak olmadığını hissetmiştim. Final günü sonuçlar açıklanırken ilk üç içinde olduğumu biliyordum.  Ailemden ve okuldan uzakta üç zorlu gün geçirmiş, rakiplerimle tek başıma bir anlamda savaşmıştım. Birincilik ilan edildiğinde çok mutlu oldum. 

Yarışma süresince ziyaretçilerin yorumları, jürinin ilgisi bana o ana kadar hiç aklımda olmayan bir fikir verdi. Bu materyalin sadece o masa üzerinde kalmasına müsaade etmemeliydim. Döndüğümde ilk boş vaktimde notere giderek aslında çok fazla anlamı olmayan ama MATEMİNO'nun benim olduğuna dair bir beyan aldım. Yaklaşık bir ay kadar çeşitli firmalarla görüşerek PATENT ve TESCİL işlemleri hakkında bilgi edindim. Haziran 2014 tarihinde üç farklı kategoride Türkiye Patent Enstitüsü'ne (TPE) başvuru yaptım. Oyunda kullanılan tasarımın bana ait olduğu, oyunun marka tescili ve faydalı model olarak belgeleri alma konularında oyunu üretmekten çok daha zor bir süreçte buldum kendimi. Çeşitli avukatlarla görüştüm. Kaç farklı konuda itiraza uğradım. Bir defasında 90'lı yıllarda Kore'de tescil edilmiş bir ürün ile benzerliğim iddia edildi. Kore dilinde yazılmış sayfalar dolusu yazıya ne dediğini anlamadığım halde itiraz belgesi düzenledim ve kabul edildim. Kale Kilit firması kendine ait KALEMİNO karakteri ile bana marka tescili konusunda red yazısı düzenledi.
Nihayetinde Temmuz 2015 tarihinde FAYDALI MODEL BELGESİ almaya hak kazandım. 

 

Önümdeki 10 yıl boyunca bu materyalin her türlü hakkı bana ait. En yakın zamanda beni anlayan, bana ve bu kaynağın değerine inanan bir üretici ile MATEMİNO'yu üretmek hayalindeyim. Başlangıç seviyesi olarak ise küçük yaş grubunu, özellikle  ilkokul öğrencilerine yönelik  “Dört İşlem Becerisini Geliştirmek ve Alıştırmalarla Pekiştirmek” adına üretmeyi hedefliyorum. Çocuklar, soyut işlemleri kavramakta güçlük çekerler.  Bu nedenle fen ve matematik gibi derslerde somut materyallerin kullanımı son derece önemlidir. 


Yaz döneminde çarpma işlemi hakkında bir hikaye yazdım. Bir yayın evi ile görüşüyorum. Yakın gelecekte kitabım, oyunum ve belki de bir posterden oluşan bir "kit" ile raflarda yerimi alacağım. Dijital çağda, teknolojinin kucağında yine de çocukların yaparak, yaşayarak ve birebir paylaşarak öğrendiklerine inanıyorum.  

Unutmayalım ki; öğrenme en güzel oyunla olur. Oyun, öğrenmeyi destekler ve kalıcı hale getirir. Bizlere düşen görev, bu ve benzeri materyaller ile çocukların matematik ve diğer konuları oyun oynayarak, modelleyerek öğrenmelerini sağlamaktır. 

Çocuğa inanın ve güvenin. Ondan iyi şeyler beklerseniz, iyi şeyler görürsünüz... 


  

Voilà Monsieur Conseil ❤️💛

Sene 1983, Eylül ayı. 11 yaşında mini minnacık, narin bir kız çocuğusunuz. İstanbul'da oturuyorsunuz ama okulunuz karşıda, Avrupa yakası...