
Saatin saat olmasının yanı sıra içerdiği farklı özelliklerinden ötürü o minicik ekran kısa bir zaman sonra tüm aile fertlerinin ilgi odağı haline geldi. Sonuçta dayım kolundaki saati bana kaptırdı.
Ekranda görülen oyunu günlerce oynadığımızı, rekor kırdıkça birbirimize haber vermek için camlarda beklediğimizi bugün bile gülerek hatırlıyorum. Rastgele düşen ve her seviyede hızlanan üçgenleri önce şekildeki gibi diziyor, sonrasında teker teker toplayarak puan artırıyorduk. LEVEL 9 falan olduğunda üçgenler o kadar hızlanıyordu ki ekranı görmeden bilinçsizce düğmelere basıyorduk.
Annemin salon penceresinden sarkmış okuldan dönen bana rekor kırdım dercesine elini yumruk yapıp sallamasını, babamın yorgun argın işten gelip bir an önce saati avucuna almasını, saatin sağ alt ve sol alt düğmelerinin içeriye göçüp tamire gitmek zorunda kaldığını unutmuyorum.
Fazla sürmedi kardeşim bir sabah balkonda o minik adamları bulmak adına Game & Watch'unun tornavida, çekiç vs ile açtı ve oyun bitti :)
Peşine TETRIS geldi. Bir müddet sonra uykuda bile havadan düşen kareleri yerleştirir, bir sonraki adımı zihnimizde planlar, strateji geliştirir olduk. Bugün bile milyoncu diye tabir edilen dükkanlarda tetris görünce bir tur oynayasım geliyor :)

Ben çok oynamadım ama bir çoğumuz COMMODORE 64, AMIGA, PACMAN kuşağından geçtik. Sonrasında ne zaman NINTENDOlar geldi ,JOYSTICKler önce birdi sonra ikilendi, evlerde PLAYSTATION turnuvaları başladı gerçekten bilmiyorum.
Sonra gençlik yılları, platonik durumlar, damar şarkılar, buğulu Sezen melodileri derken "Ahhhh, bir WALKMAN'im olsa" hayalleri... Şanslıydım. Almanya'dan gelen kırmızı Walkman'ime çizilmesin diye kadifeden kılıf dikmiştim :)
Harçlıklarımı biriktirip Beşiktaş çarşısından aldığım müzik kasetlerimi hala atamıyorum. Arada kaset sarar, bir şekilde çıkarıp tamir etmişliğiniz herhalde vardır. Kalem ile bir kaseti baştan sona çevirir, bazen kopan yeri oje ile yapıştırırdık.
90'lı yıllarda bir dönem DISCMANler çıktı piyasaya. Sonrasında kasetlerin yerini şık görünümleri ile CDler aldı. Öğrenci bütçesi ile kolay sahip olunamıyordu maalesef onlara. Bir müzik setim olsun diye çok zaman bekledim. Olmadı. Çift kasetçalarım ile ne çekimler , ne kayıtlar yaptım.
Üniversite dönemimde maddi olarak özgürlüğümü verdiğim özel dersler sayesinde kazanınca Carrefour'a gidip SONY bir müzik seti almıştım. 39 milyon liraydı. Günümüzde kaç liraya denk geliyor bilemedim. İyi bir şey olmalı ki şu an oğlumun odasında, her gün bangır bangır açıyor. Bizlere göre ne kadar şanslı bir nesil olduklarını her gün anlatıyoruz onlara ama yine de yoktan var etmeyi bilmedikleri için kıymet bilmiyorlar.

WINDOWS kullanmaya başlamam, EXPLORER 'ı keşfetmem, dönemin en yeni modeli 166 MMX HEWLETT&PACKARD marka bilgisayarımı satın almam ile gerçekleşti.
Yıllarca klavye hayali kurmuş, daktilo kursuna bile gitmeyi düşünmüş biri için ekranda yazı yazıyor olmak çok büyük bir keyifti. WORD'de yazdığım bir yazıda başlığı renklendirmiş ve etrafına hareketli bir çerçeve yapmıştım. Las Vegas ışıkları yazının etrafında yanıp sönüyordu. Acaba PRINT OUT alınca yanıp söner mi diye düşünecek kadar da saftım. Kağıdı bastım, tabi ki yanıp sönmedi :)
Öğretmenlikte ilk yıllarım bildiğimiz tahta tebeşirden ibaretti. Ama ne yapar ne eder en farklı renkte tebeşirler bulur ve kullanırdım. Çalışma yapraklarıma mutlaka bir farklı nesne eklerdim. Word'de hazırladığım ders notlarını asetat kağıda basıp, tepegöz ile sınıfın beyaz bir duvarına yansıttığım dersler aslında o kadar da uzak değil. Koordinat düzleminde bir noktanın önce x eksenine , sonra y eksenine ve en son orijine göre simetriğini üst üste koyduğum asetatlarla gösterdiğim gün çocuklardan kocaman bir alkış kopmuştu :)) Neden sonra senaryolar üretip, FLASH programında animasyonlar yazmaya başladık.
İlk USB belleği Türkçe dersi öğretmeni Nilser hocamda gördüğüm gün şok geçirmiştim. Sonraki yıllar sürekli bir şeyler yenilendi ve teknoloji atağa kalktı. Asla beceremem dediğimiz bir çok uygulama hayatımıza girdi. Telefonlarımızın akıllı telefon modeline geçişi ile zaten mertlik bozuldu. Bir zamanlar ağzımız açık, defalarca izlediğimiz "Back To The Future" filminin geleceği sembol eden 21.10.2015 tarihi bile geçmiş oldu. Eminim içimizden bazıları gökyüzüne bakıp profesörü beklemişlerdir.
Bu ve benzer uygulamalar hakkında biraz bilgi vermek gerekirse ;
PADLET, ekranda beyaz bir sayfa. Kendi tanımladığınız şifreniz ile bu sayfada istediğiniz kişilerle veya öğrencilerinizle buluşabiliyorsunuz. Tek yapmanız gereken bu sayfanın adresini ilgili kişilerle paylaşmanız.Bir panoya POST IT mesaj bırakmak gibi.Ekranda bür soru sorabilir, herkesin cevaplarını buraya yazmasını isteyebilirsiniz.
KAHOOT öğrencilerin en sevdiği,heyecanla beklediği bir uygulama. Öğretmen önceden bir konu hakkında çeşitli sorular yazıyor. Bu soruların çoktan seçmeli cevapları var. Sınıf ortamında öğrenciler, öğretmenin verdiği bir oyun kod numarasını, GAME PIN, akıllı telefonlarına veya I PAD'e girerler. Ekranda oyun katılımcıları belirlenir. Sıra ile ekrana gelen sorulara cevap verilir. Soruyu ilk cevaplayanın ve doğru cevaplayanların daha fazla puan alarak ilerlediği oyunun sonunda sıralama belli olur. Oyuna bireysel veya grup olarak katılım gösterilebilir.
Sevgili Uğur MERT hocamın videosunu mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
PLICKERS, son zamanların en keyifli uygulamalarından biri.
Plickers, öğretmenler için çok yararlı, öğrenciler için ise
çok eğlendirici bir uygulama. Öğrencilerin genel eksiklerini tespit etmek,
konuyu pekiştirmek, sınav öncesi konu tekrarı yapmak için tercih edebilirsiniz.Yapmanız gereken tek şey bir sınıf oluşturmak ve bu sınıfa öğrencilerinizi eklemek, sonrasında ise sorularınızı hazırlamak. Plickers, her bir öğrenciye özel bir adet plickers cevap kartı hazırlayacak. Bu kartın dört yanı, dört seçeneğe işaret ediyor olacak.Kartın sağ üstünde kalan numara öğrencinin sırası, üstte
kalan harf ise seçilmiş olan seçeneğe işaret etmekte. Yani öğrenci kartı üstte
gözüktüğü şekilde tutarsa sorunun cevabı olarak B seçeneğini seçmiş olacak.
21. yüzyıl ile testler, sınavlar, tekrarlar bile artık daha
eğlenceli geliyor.
Uğur MERT hocamın ilgili konudaki videosu ile aklınızda bu uygulama ile ilgili soru kalmayacağına inanıyorum.
SOCRATIVE, size online quiz hazırlama, uygulama ve değerlendirme imkanı sunuyor. İstediğiniz konuda, istediğiniz tarzda (çoktan seçmeli, doğru/yanlış, eşleştirme...) sorular hazırlıyorsunuz. Öğrenciler, bu sorulara kendi oturumları ile bağlanıp erişebiliyorlar. Anlık geri bildirim alabiliyorlar. Size quiz sonuçları her türlü analizi içerecek şekilde geliyor. Hem üretmesi hem de sonradan değerlendirmesi çok zevkli. Mutlaka denemelisiniz.
CLASSDOJO, sanal bir ajanda olarak varsayalım. Sınıflarınızı, öğrencilerinizi bu programa yüklüyorsunuz. Hepsinin devamsızlığını, ödev yapma alışkanlıklarını, kendi kriterlerinizi oluşturduğunuz puanlamalar ile öğrencilerin iyi ve kötü davranışlarını bu sisteme giriyorsunuz. Öğrencilerinizin gelişimlerini, ders içi katılımlarını buradan takip edebiliyorsunuz. Tüm bilgilere ait günlük, haftalık veya aylık raporlar alabiliyorsunuz.
QUIVER, size A4 kağıt üzerinde yaptığınız bir çalışmayı 3 boyutlu olarak ekranda canlandırma fırsatı tanıyor. Geometrik cisimler konusunu işlerken aktivite olarak yapabilirsiniz.
http://quivervision.com/ siteden arzu ettiğiniz görselleri basmanız ve öğrencileriniz için çoğaltmanız yeterli olacaktır.

Ve elbette KHAN ACADEMY, sloganı "HER ŞEYİ ÖĞRENEBİLİRSİN!" olan tüm dünyaya ücretsiz olarak eğitim veren bir site. Khan Academy, sınıf içi ve dışında öğrenicilerin kendi hızında çalışması için, alıştırmalar, ders videoları, ve kişiselleştirilmiş bir kontrol paneli sağlıyor. Matematik, fen, bilgisayar programlama, tarih, sanat tarihi, ekonomi, ve daha fazlasını sunuyor. Matematikte öğrencinin güçlü yönlerini tespit ediyor ve öğrenmedeki boşluklarını belirliyor, gelişmiş teknolojiyi kullanarak ana sınıfından ileri matematiğe, öğrenicileri yönlendiriyor. NASA, Modern Sanat Müzesi, Kaliforniya Bilim Akademisi, ve MIT ile ortak çalışarak özelleştirilmiş bir içerik sunuyor.
Tüm bu anlatılanlardan sonra şunun da farkına varalım. Teknoloji kullanmak iyi pişmiş kaliteli bir yemeğe farklı bir lezzet katmak gibidir. En önemli şey işini iyi bilen, işini seven, kendine güveni olan öğretmenler olmamız. Gelecekten teknoloji adına korkmaya gerek yok, öğretmenin saygı duyulan, donanımlı olmamasından korkmalı.
Unutmayın, bilgi ve tecrübe paylaşıldıkça çoğalır.
Sizin de kendinize deneyimlerinizi paylaşabileceğiniz ortamlar yaratmanız dileklerimle...